Yayınevi : Nemesis
Yazar : Goce Smilevski
Sayfa Sayısı: 240
Baskı yılı : 2013
Ödül : Avrupa Birliği
Edebiyat Ödülü
Hani bazı kitaplar vardır bitmesin diye okumaya
kıyamazsın ama elinden bırakmak da istemezsin. Karakteri arkadaşın gibi merak
edersin okuyamadiginda, acaba naptı diye. Öyle bi kitaptı işte benim için Freud’un
kızkardeşi..
Arka kapak yazısı
şöyleydi:
“Bu kitap, dünyaca ünlü psikanalist Sigmund Freud'un
ve onun dört kız kardeşinin gerçekte de yaşanmış sarsıcı öykülerini anlatmaktadır.
Freud, İkinci Dünya Savaşı döneminde Viyana'ya girmek üzere olan Hitler'in
yaratacağı yıkımdan kurtarılmak için Londra'ya götürülür. Ona Londra'ya geçmesi
için yardım eden kimseler, yanına almak istediği insanların isimlerini bir
liste haline getirmesini isterler. Freud o listeyi hazırlar. Eşi ve çocukları
dışında eşinin ailesi, doktoru, doktorunun ailesi, hizmetçileri, hatta küçük
köpeği bile vardır listede. Ancak dört kız kardeşi yoktur.”
Başta “ne kadar da
sıcak görünen bir kitaptı, şimdi nazi kampına mı düşücem, off içim daraldı”
diyerek başlamış, hatta pişman olmuştum.
Ama asıl
pişmanlığım bu pişmanlık için oldu.
Kitap adından da
anlaşılacağı üzere Sigmund Freud’un kız kardeşlerinden biri olan Adolfina Freud’un
hayatını anlatıyor. Arka kapak yazısındaki olayla başlıyor ama geriye dönüp
çocukluklarından itibaren anlatmaya başlıyor.
Adolfina ile
Sigmund’un ilişki, Adolfina’nın annesiyle ilişkisi, arkadaşları… Okuyamadığım
zamanlarda hep aklımda Adolfina vardı, naptı acaba, napacak acaba diye. Bir
taraftan da kalan sayfalara bakıyordum ve baktıkça üzülüyordum az kalıyor diye.
Uzun zamandır en
tat alarak okuduğum kitaptı.
Bitince vikitap’a
ekledim ve yazılan yorumlara baktım. Oldukça düşük puan vermişler bu güzelim
kitaba. Bu kadar sahiplenince bozuluyor insan. Yorumları okudum nedenini
anlamak için. Düşük puan vermelerinin nedeni beklenti yanlışlığı:
Bir kere kitabın
adı Freud’un kız kardeşi, Freud değil. Dolayısıyla kız kardeşini anlatması
gayet doğal,, Freud’u değil.
Ayrıca türü roman.
Roman demek kurgu demektir. En gerçek kaynaklara da dayansa bir roman yazarın
hayal dünyasıyla şekillenir. Gerçek olmayan kısımlar mutlaka vardır. Kaldı ki
zaten kitabı bir başkası yazmıştır, karakterin iç dünyası da yazarın iç
dünyasıdır. Freud’un hayat hikayesini öğrenmek istiyorsan gidip, Freud’un
biyografisini okuyacaksın!
Son derece yersiz
eleştirilerdi okuduklarımın hepsi. Dublörün Dilemması’nı (o kitaba ait yorumum burada) göklere çıkarıp bu güzelim kitabı yerlere atınca yine hey gidi gençlik
dedim yine. Edebiyatı ne kadar az anlamış bazılarınız!!
Adolfina’ya
gelince… Canım Adolfina. Bence abisinden daha iyi bir psikolog olurdu. Çünkü
abisinin anlamsız fikirlerine göre çok daha doğru şekilde anlıyordu insanları. "Bu
kadın çocuğuna neden böyle davranıyor"un cevabını gayet yalın bir şekilde
veriyordu hiç hissettirmeden. Dili gayet yumuşak ve akıcı. Teknik terim yok, sıkmak yok.
Ve benim için en
güzel sürpriz de Venedik’te geçen bir kısım bulmamdı. Canım Venedik’in o
yıllardaki tasvirini okuyunca, bugüne kadar çok da fazla şeyin değişmemiş
olduğunu görmüş oldum. Tekrar gittim Venedik’e, Venezzia’ya :)
Avrupa Birliği
Edebiyet Ödülünü son harfine kadar hak etmiş bence. Ben çok beğendim. Gönül
rahatlığıyla tavsiye de ederim..
D&R indiriminden almıştım bu kitabı. Sırasını bekliyor okunmak için. Bu yazı da iyi oldu :)
YanıtlaSilokuduktan sonra tekrar konuşalım ;)
SilTamam bana uyar :) Buarada son mim yazımda sen de varsın müsait bir zamanında bakarsan sevinirim :)
SilBen de severek okumuştum. :)
YanıtlaSil