19 Eylül 2012 Çarşamba

Dile benden ne dilersen vol 2

Son iki günümde dilek alımları vardı.
İşin en eğlenceli kısmı dilek gerçekleştirme tabi ki, ama gerçekleştirmek için önce dileği öğrenmek lazım.

Gazi hastanesinde yatan Büşra'yı ziyaret ettim ilk olarak.
Dilek alımlarında çocuğumuzu tanımaya, sevdiği şeyleri öğrenmeye çalışıyoruz.
Büşra 15 yaşında ve lösemi hastası.
Tedavi sürecinde olduğu için ziyaret izni verilmediğini söyledi.
Bu nedenle diğer arkadaşım gelmedi ve ben yalnız gittim; belki tek olursam bi yolunu bulabilirim diye.
Gittiğim sırada da Büşra'yı film çekimi için aşağı indirmişler.
Harika denk geldi.
Film çekimi bittikten sonra annesi kendi yerine beni gönderdi refakatçi olarak Büşra'nın odasına, böylelikle görüşme şansım oldu.
Daha önce tanıdığım çocukların hepsi tedavi sürecini tamamlamış çocuklardı.
Bu nedenle Büşra ile görüşmek benim için biraz zor oldu.
Açıkçası onun olası durumuna kendimi hazırladığımı sansam da çok iyimser davranmışım.
Bu hastalık gerçekten çok zor.
Allahım tüm hastalara yardımcı olsun ve en kısa zamanda sağlıklarına kavuştursun.

Odaya sık sık hemşireler girdi, kan aldılar, iğne yaptılar.
10 dakika geçmeden bi hasta bakıcı hadi Büşra gidiyoruz dedi, başka bi tahlil için.
Aceleyle konuşabildik, çok içime sinmedi bu yüzden.
Ama neyse ki Büşra, net bi şekilde dileğine karar vermişti:
Kendisine ait bir yatak odası!
İkinci dilek olarak da Bodrum ya da Antalya'yı görmek..
Dilek alımı sırasındaki koşturmaca, izinsiz olarak içeri girmiş olmanın yarattığı tedirginlik, Büşra ile karşılaşmanın yarattığı garip duygu birleşince ona vermem gereken tanışma hediyesini de çantamda unutmuşum.
Artı konuşma sırasında boş bulunup, klasiktir ya hep sorulur "okul dışında neler yapıyorsun?" diye işte o cümleyi kurdum.
"Okul falan yok abla bizde" dedi.
Kafamdan kaynar sular döküldü, "Allah cezamı versin" dedim içimden.


İkinci dilek için diğer annemiz aradı ve hastaneden eve döndüklerini, gelebileceğimizi söyledi.
Ev ziyaret daha iyidir; çocuğu daha iyi tanıma şansı bulursunuz.
Hatta odasına girebilirseniz daha da çok bilgi edinirsiniz.
Melek, 11 yaşındaydı.
Hastalığı dosyada yazmıyordu, evde hastalıkla ilgili de konuşmuyoruz.
Ama konuşma sırasında bacağında demir takılı olduğunu, buradan ilaç verildiğini öğrendik.
Bi arkadaşımla birlikteydik, hatta dernek gönüllüsü olmayan başka bi arkadaşım da bizimle gelmişti.
İkisinin de konuşkan insanlar olması beni rahatlatmıştı ama çocukla karşılaştıktan sonra dut yemiş bülbül oldu ikisi de. Kendimi tek başıma bıcır bıcır konuşurken buldum.
Melek, oldukça zeki ve tatlı bir çocuk.
Bir o kadar da tok gözlü.
"İste" diyorum "Melekcim, sen nasılını düşünme, sen sadece hayal et ve iste"
O kadar minik ve masum ki dilekleri.
Lunaparkta oynamak, kendi fotoğraflarını çekebilmek, havuza gitmek ... gibi.
Cep telefonu istemeyi düşündü ama bir çok çocuk gibi İphone diil, nokia c5.
Dilek gerçekleştirmeler sırasında çocuklarımıza küçük hediyeler geliyor bol miktarda, fotoğraf makinesi bunlardan biri.
Aynı zamanda dileğini gün içine yayıp, istediği başka küçük şeyleri de yaptırmaya çalışıyoruz zaten.
Bu nedenle bunları not aldım ama daha başka bişey istemesi için zaman verdim. Ertesi güne (bugüne ) kadar düşünüp bulduğunda beni arayacaktı.
Bugün aradı: LCW mağazasına girip beğendiği herşeyi almak istiyormuş.
Çünkü şimdiye kadar hiç kendi seçmemiş kıyafetlerini, hep başkaları vermiş.

Dilek dosyalarını bekletmeden yolladım öğleden önce.
Bir an önce gitsin ki, bir an önce sıraya girsin ve bir an önce gerçekleştirebilelim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

söyleyecek bir şeyin vardır mutlaka

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...