11 Mayıs 2012 Cuma

Hürrem Sultan

Nihayet bitti..
Muhteşem Yüzyıl'ı izlerken acaba gerçekler nasıl diye merak edip okuma gereği hissettim.
Padişahı parmağında oynatıp, koca ülkeyi kendi arzusuna göre idare etmiş; bunları da koca dünyaya hükmeden adama hissettirmeden, onu inceden inceden işleyerek yapmış bu kadının gerçek hikayesini merak ettim.
O da bir insan olmalıydı nihayetinde.
"Belgelere Göre Yazılmış Cumhuriyet döneminin ilk Hürrem Romanı"ibaresi bu kitabı seçme nedenim oldu.

"Cumhuriyet tarihinin" kısmını atlamışım, dili biraz ağır geldi bu yüzden.
İlk zamanlar baktım okudum okudum hala 30.-40. sayfadayım.
406 sayfa biter mi, diyordum.
Sonra alıştım, akmaya başladı.

Her ne kadar ismi Hürrem sultan olsa da kitapta en az bahsedilen Hürrem cadısı.
Onun dışında savaş meydanları, yönetimde dönen entrikalar, İbrahim Paşa, Sultan Süleyman geniş geniş anlatılmış.

Dizi gibi magazin tarafı ağır basmıyor.
Ve gerçekten belgelere dayanılarak yazılmış.
Bahsedilen olaylar hakkında yerli ve yebancı diğer kaynaklarda yazılanlara, hatta döneme ait tutanaklara yer verilmiş.
Bu kitabın en büyük artısı.

Kitabın diğer bir artısı; betimlemeler müthiş.
Şehzade Mustafa'yı gözümün önünde boğdular sanki.
O kadın yanımda olsa o sinirle geberttirdim.
Her durum ayrıntılarıyla, kişilerin psikolojik analizleriyle birlikte anlatılıyor.
Hislerini, korkularını, çoşkularını içinizde hissettiriyor.
Kitabın arka kapağında yer alan kısımda da b özelliği açıkça görülüyor:
"Sarayında üç yüz kadın bulunduran ve binlercesini daha bulundurmaya da kadir olan genç Hükümdarın, Rusya'dan getirilmiş esir bir kıza ilk görüşte bu kadar bağlanması, başkalarını hayrete düşürse bile Hasodabaşı İbrahim'e şaşkınlık vermezdi. Zira o, Padişahın hudutsuz bir kudretten, her dilediğine ermekten, her istediğini yapmaktan, her aradığını bulmaktan bıkarak acze, ıstıraba susuz kaldığını, kolaylıklardan usanıp güçlükler aradığını çoktan sezmişti. Zeki gencin kanaatine göre, Padişahın Hürrem'e yanıp yakılması ve hele onu hemen kendine mal etmeyerek uzakta bulundurmak suretiyle ortaya suni bir ayrılık acısı koyması hep o ruhi sebepten, acı duymak ve güçlüklerle pençeleşmek ihtiyacından ileri geliyordu. Şu halde kendisine düşen vazife, Padişahın bu ruhi durumunu okşamak, hayali acılarını körüklemek, şimdilik uydurma olan aşkını beslemekti." 

Tek eksisi, dili olmuş.
Dili, dediğim gibi biraz ağır.
Hatta dip not olarak verilen bazı eski kaynaklardan ve Sultan Süleymanın bire bir verilmiş şiirlerinde tek kelime bile anlamadım.

Bir de dizideki gibi harem entrikaları yok.
Ama entrikanın alası yönetimde, yeniçeride, vezirlerde dönmüş.
Harem cennet nerdeyse.
Şahsen biraz kadınlararası entrika okumak hoşuma giderdi.
O yönü beklentimi karşılamadı.
Kurgu yerine gerçeklik okuduğum için kitabı beğendim ama dili beni biraz zorladı.

Sonuç olarak, beklediğim gibi gerçekten insan olduğunda hala şüpheliyim bu hatunun..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

söyleyecek bir şeyin vardır mutlaka

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...