2 Şubat 2016 Salı

Yıl 2016, "Sibel" olmak neden bu kadar zor? Gerçek bir başarı hikayesi..

Dün kadın olmanın bu ülkede ne kadar zor dolu olduğunu anlattığım bir mim cevaplamıştım. 
Bugün de tesadüfen Miras Erist’in geçen yıl paylaştığı bir yazıyı okudum.
Bir kadın hakkında, kahraman bir kadın hakkında.
Hikaye dediğime bakmayın, gerçek bir hayat anlatılan. Aslında çok olması gereken, sırdan olması gereken.
Ama bizi sıkıştırdıkları o “bir başına kadınsın, sen yapamazsın, dizini kırıp uslu uslu oturacaksın, kan tükürüp kızılcık şerbeti içtim diyeceksin” dayatmalarına yenik düştüğümüz için çok az olan, alkış alan bir hayat hikayesi.
Okuduktan sonra paylaşmak için iznini istedim.
İstedim ki herkese ulaşsın, paylaştıkça çok olsun, umut olsun, cesaret olsun. Benzer durumdaki herkes bir Sibel olsun. Böylece artık bu hikayeler içimizi açan değil, sıradan olan hikayeler olsun. Sağolsun izin verdi paylaşmama.
Aynen aktarmak istedim, ama bazı yerlerde yorum yapmadan duramadım. Biraz uzun ama okuyun, değecek.. :



“Sibel ablanın adı Sibel değildi. Sibel diye anlatacağım çünkü Sibel Can'a benziyordu. ... Yine tiyatroda tanıştığım bir buçuk metre, 45 kilo ama sima olarak Sibel Can kopyası bir ablaydı. 2 çocuk annesi. Deneyimi de yok ama bizim oyuncu tayfasıyla takılıyor. Niye geliyor bu kadın bu tiyatroya diye sık sık düşünmüşümdür. Çok yakışıklı bir kocası var. Karizma full. Genel kültür yerinde. Askeriyede çalışıyor adam. Subay. Tiyatroya devam etmeme kararı alıp, dandik bir firmada yöneticilik yapmaya başladığım sıralarda Sibel abla ziyaretime geldi benim. Aradan 1 yıl geçmiş. Türk kahvesi söyledik ofisime. Oturduk dertleşmeye. Boşandığını söyledi. Sibel abla o adam bırakılır mı aşkolsun niye boşandın dedim. Bende salak, bişey olmuş ki boşanmış ne aşkolsunu. Boyu devrilesice yapmadığını bırakmamış kadına. (İşte bu yüzden dış görünüşe aldanmamak gerek. İçi nasıldır bilinmez. Ne yaşadığını herkes kendi bilir.)

Bundan 2 sene önce, kızım 7yaşında, oğlumda 6 aylıkken. Kızımın okuma

bayramı vardı. Adam normalde “otur oturduğun yerde” der, tutturdu “git kızın bayramına” diye. Kalktım gittim. Orda 2 kadınla tanıştım. Kızımın sınıf arkadaşının annesi ve onun genç güzel kız kardeşi. Arkadaş olduk onlarla. Bu kız kardeş olan kız, evime gidip gelmeye başladı. Kekler pastalar dedikodular. Bir gün börek yaptım bu kız geldiğinde, kocam aradı güzel koktu diye. Ben anlamadım, içine mi doğdu dedim. Sonra üst komşular ağzından kaçırdı. Ben anneme gidince, adam eve karı kız atıyormuş. (Hem de kadının evine, pess yani)

-Aşk olsun üst komşuna! Niye daha önce söylememiş.

-Yuva yıkmak istememiş.
Hayırsever Türk toplumu iş başında. Kadının boynuzları Ağrı dağından görünüyor. Bir kişide çıkıp demiyor, bacım kocan elden gidiyor, diye. O sırada da adam görevde, 15 gün eve gelmeyecek. Üstüne birde eve kağıt geliyor. Kocasının olumsuz sonuçlandı dediği 10 binlik kredi borcu. Kredinin ödemesi geçmiş ama para yok ortada. Ev eşyası taksitleri yetişmeyince kredi çekmek istemişler. Hesapta çıkmamış para bankadan. Bir iç çekti Sibel abla.

-Eminim evime giren kadınla boynuzluyor. Çağırdım kızı. Ablasıyla geldi eve. Sordum sen misin diye. Baktım itiraz ediyor. Cevap vermiyor. Tuttum saçından evire çevire dövdüm. (hatırlatırım bir buçuk metre) Her yer kan içinde.
-Ablası birşey yapmadı mı?
-Yok oturdu izledi. Biliyor kardeşinin orospuluğunu. Sonunda itiraf etti. Kız beni merak etmiş, kocamda o yüzden, “okuma bayramına git” diye ısrar etmiş bana.
Ruh hastaları. Masum bir kadını kandırıp dalga geçiyor bir de sadistler. ….
(Daha heyecanlı oluyorsa demek ki)

-Bir otelde kalmışlar. Bizim eşyalar için çektiğimiz krediyide orda bu karıyla yemiş. Otelin kartını çıkardı verdi. Adamın eve gelmesine 1 hafta var. Hergün bir kilo verdim. Doğumda aldığım tüm kilolar gitti.
(Bu taktiği hep sevmişimdir. İyice bir pişman olsun)

Ayakkabılarını sokağa fırlatıyor kadınların. Dayak yemiş bir halde, yalın ayak, ağzı yüzü kan çıkıyor kız evden. Kızın ablası Sibel'e 'bir orospu için yuvanı dağıtma' diyor bir de. Herkes ne kadar anlayışlı! (Bu yuva denen şey ne için dağıtılır acaba?)

Adam eve geliyor 1 hafta sonra. Sibel abla kapıyı açıyor. Adam, arazi görevinden geldim hayatım, banyo yapıp geliyorum" diyerek SibelAblayı öpüp banyoya gidiyor.

Sibel abla iki tekli koltuk arasındaki sehpaya sürahi, bardak ve bıçağı diziyor. (Psikopata bağlamışlar kadını) Yerler, duvar kan. İnadına silmemiş nasıl dövdüyse artık kadını. Televizyonun üstüne de koyuyor otelin kartvizitini, sigarasını, çakmağını yanına. Oturuyor koltuğa. Adam giriyor içeri, her yer kan.


"Sigaramı verir misin aşkım, televizyonun üstünde", diyor Sibel abla. Adam dönünce otelin kartını görüyor. Sibel’in surata bakınca bir şey soramıyor. Otur diyor koltuğa Sibel. Süt dökmüş kedi gibi oturuyor adam. 
"Söyle beni aldattın mı?" Cevap yok. Önce bardağı fırlatıyor Sibel abla. 
"Söyle aldattın mı?" Sıra sürahide. 
"Söyle aldattın mı?" E geriye bir tek bıçak kaldı. Yiyorsa söyleme. Özürler, yalvarmalar falan, dinlemiyor Sibel. Alıyor günler öncesinden hazırlanmış bavulu, çocukları kaptığı gibi çıkıyor evden. Ama lanet Türk toplumu kabul etmiyor dul Sibel'i. Ailesi, erkektir yapar diyor, otogardan geri yolluyor. (Aileye gel, olmaz olsun sizin gibi ana baba!)
Adamın ailesi gelip kızıyor oğullarına. Yapmayacak kızım bir daha diyorlar Sibel'e, gidiyorlar.

-Geri mi döndün Sibel abla?

-2 çocuğum var biri 6 aylık. İşim yok. Kalacak yerim yok! Nereye gideyim. (Bu bir soru bile değil der gibi bakıyor yüzüme)
-Düzeldi mi sonra?
-İlk birkaç hafta evde yemekleri o yaptı. Sonra hep kibar davrandı. Baktı ben cevap vermiyorum, çamaşırını bulaşığını yıkamıyorum onun, kudurdu. Ailesini arayıp bu bana kadınlık yapmıyor diye beni şikayet etti. Baktı olmuyor sataşmaya başladı bir ay sonra. Yatak odasında çocuğu emziriyorum. Kalk o yataktan ben aldım o yatağı diyor. Koltuğa oturuyorum, o koltuk benim diyor. Hani parasını ödemek için kredi çektiğimiz ama karılarla o parayı yediği için hacizlik olan koltuk. En son gözüm döndü. Gittim oturma odasına, koltuğun naylon örtüsünü ateşe verdim.
-Naaptın?
- Yaktım evi (delirtmiş kadını) Aldım çocukları çıktım evden. Sokakta, yine üst komşumla karşılaştım. Ev yanıyor diye bağırınıyor. Bağırma manyak, biliyorum ben yaktım dedim. Sonra baktım yangın büyüyor, verdim çocuğu kadının kucağına çıktım balkondaki hortumla söndürmesine yardım ettim. 
-Naaptı sonra?
-Üstüme yürüdü. Vurdu birkaç tane. Bende kaptım bıçağı soktum boşluğuna. Gözleri belerdi şoktan. Bana bıçak soktun, dedi. Bende 'çıkar o bıçağı bir de g*tüne sok hayvan herif' dedim. Mecbur sonra hastaneye götürdüm. Baktı çocuklara kim bakacak diye, şikayetçi olmadı, bıçağın üstüne düştüm, dedi. Gidecek yerim yok. Eve geri döndüm.
-Arkadaşında mı yok Sibel abla?
-Evinde kalacak kadar samimi arkadaşlarımın hepsi evliydi. Kim ister 2 çocuklu beş kuruşsuz kadını. Bez alacak param bile yoktu.
-Eve döndün de ne oldu?
-Özür diledim. Evi temizledim. Karılık yaptım tam bir sene. Hep güldüm. Soru sormadı. Kaderimi çekeceğim sandı.
(Burada hayırrr demiştim ama öyle değil. Okumaya devam edin)
-Nasıl yani?
-O bir senenin içinde, içim kan ağlaya ağlaya evde numara yaparken, çocukları komşulara bırakıp, muhasebe kursuna gittim. İngilizce öğrendim. (İşte bu bir zekadır, ne boş gurur yapıp sürünmüş, ne kaderimdir diyip çekmiş)
-Nasıl numara yapın bir sene?
-Tiyatroya geldim! (Hasssktir!) oyunculuk öğrendim.
-İş bulur bulmaz. İlk maaşıma kadar borç bulup, tek göz oda bir eve yerleştim. O sırada hayvan herif, şehir dışında görevdeydi. Bir geldi ev boş. Ortalık ayağa kalktı ama ben boşanma davasını açmıştım. Geri dönmedim.


2 sene sonra Sibel abla, dolgun bir ücretle ithalat ihracat yapan bir firmada işe
girdi. O kadar aşağılanmaya, hakarete, eziyete rağmen 35 yaşında, kalifiye iş öğrendi, dil öğrendi. Hem kendini, hem çocuklarını kurtardı. Aşağılanmış bir ev kadınından, topuklu ayakkabılarını tıkırdata tıkırdata dolaşan, kırmızı ruju dudağından eksik olmayan bir iş kadınına dönüştü. Hiç kimse yıldıramadı onu. Ne ailesi, ne parasızlığı, ne de dul kadın diye başa kakan Türk toplumu. Tam bir sene iğne oyası gibi işledi kendini. Tam bir sene usta oyuncu oldu. Tiyatroya niye gelmiş olduğunu da anlamış oldum böylelikle. İşini o kadar güzel yaptı ki, kocasına oynayabilmek için, oyunculuğu dahi öğrendi. 

Ne kadar cesaretlisin? Bungee Jumpingi babam da yapar, ne kadarını göze alabilirsin? Psikopat etmeye ramak kalmış bir hayata nasıl evrim geçirtirsin?
Şu kara toplum düzeninde bütün yalnız ve aşağılanmış kadınlara anlattım seni Sibel abla! Şimdi neredesin bilmiyorum ama, bir aşk eksikti hayatında. Umarım onu da bulmuşsundır."

Umarım bulmuşsundur Sibel.

Umarım bulursunuz tüm Sibeller..

Sevgiler..


6 yorum:

  1. Okurken bir derin nefes aldım şöyle! Böyle hikayeleri ara ara okumak bende farkındalık yaratıyor silkindim, kendime geldim şöyle bir.. Sayısı artsın Sibel'lerin dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen insana isterse neleri başarabileceğini hatırlatmalar gerekiyor, diil mi?

      Sil
  2. Şahane olmuş. Senin sayfanda bende yeniden okudum da tüylerim diken diken oldu. Allah sabır vermiş dirayet vermiş güç vermiş. İnşallah birileri, o yaptı, bende yapabilirim der.

    YanıtlaSil
  3. İnşallah der. Tekrar teşekkür ederim sana. bana okumak çok iyi gelmişti. Umarım başkalarına da gelir..

    YanıtlaSil
  4. Off nasıl bir yaşanmışlık nasıl bir hayat! Bir de en hassas döneminde en çok insana, sevgiye, anlayışa ihtiyacı varken... Ailesine de yazıklar olsun, herkes anne baba olmayı beceremiyor maalesef! Aldatıldığına mı aptal yerine konulmaya mı neye yanarsın? İyi ki ayrılmış yoksa katil olabilirmiş!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsan en çok da onu anlamıyor. Sahip çıksana evladına, suçu günahı yok ki! Sorsan evlat candır, saçımı süpürge ettim edebiyatına başlarlar. Canını adamın birinin vicdanına bırakmak nasıl bir şey!

      Sil

söyleyecek bir şeyin vardır mutlaka

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...