Herşey facebookta "6000 gönüllü aranıyor" ilanını görmemizle başladı.
Anıtkabir'de Atatürk'ün canlı portresini yaparak,
Guinness rekorlar kitabına geçmek için bir projenin çağrısıydı bu.
26 Ağustos, yani Büyük Taarruzun başladığı gün seçilmişti bunun için.
İlk gelen 6000 kişinin portrede yer alacağı ve siyah giysilerle gelmemizi söylüyordu ilan.
Yaz günü hiç sevmesem de, Atam için giydim siyahlarımı.
Saat 11'de Tandoğan'daki aslanlı yol kapısında buluştuk.
Geç mi kaldık acaba içim içimi yiyordu o anlarda,
ya 6000 olduysa ve giremezsek diye.
Anıtkabirin kapısında etkinliğe sadece siyah giysili olanların alınacağı söylendi ve bu nedenle bir çok kişi geri döndü.
Aslanlı yol bittiğinde kayıt masaları göründü.
İsmimizi yazıp, imzamızı attık.
Sonraki masada bize güneşten korunmamız için şapka,
sıcaktan rahatsız olmamamız için yelpaze ve açıklama yazan bir kağıt verdiler.
Saat 12'de toplanmamız yazıyordu verilen kağıtta.
Aslanlı yoldan yürüyerek mozoleye gittik.
Tıklım tıklımdı her yer.
Yaşlı amcalar, teyzeler sıcağa aldırmadan gelmişti.
Daha güzeli ise gençleri, çocukları orada görmekti.
Gençlerdeki Atatürk sevgisini görmek bambaşka.
Umutla doldu içim..
Bu sırada askerlerin nöbet değişimi başladı ve alkışlar içinde nöbet değiştirdiler.
Anıtkabir komutanlığı bizler için içecek ve yiyecek standı kurmuş.
Yeme içme ihtiyacımızı ücretsiz karşıladılar.
Su, meyve suyu, soda, sandviç, bisküvi, kruvasan... ne istersek hepsi vardı.
Saat 12:10'da bir görevli geldi ve "4000'i aştık ama 6000'i tamamlayamadık. Gelebilecek tanıdıklarınız varsa haber verin" dedi.
Herkes sarıldı telefonuna, eş-dost-akraba arandı; tweetler atıldı; iletiler yazıldı:
"Hemen siyahlarınızı giyip Anıtkabir'e gelin. Atamız için!!"
Bizim moraller bozuldu tabi, yazıklar olsun Ankara dedik, bi 6000 kişi toplanamadı koca başkentte!!
Saat 12:35'te bir anons geldi:
"Sayımız 9000'e ulaşmıştır!!"
12:45 itibarıyle bayrak gölgesi altındaki merdivenlerden inmemizi isteyen anons yapıldı.
Herkes orada toplandıktan sonra Guinness yetkilileri sayarak meydana alacakmış bizleri.
Hava çok çok ama çok sıcaktı ve kavruluyorduk.
Yelpazelerimiz çok işe yaradı.
Ancak sıcağın altında bekleyen ve yelpaze kullanamayanlar vardı.
Atatürk gençliği onları kavrulmaya bırakamazdı elbette.
Yelpazeler askerler için de sallandı.
Saat 13:00 olduğunda meydana gruplar halinde sayılarak alındık.
Herkes portrenin bir parçası olmak istiyordu.
Resim 6000 kişilikti.
Yapılan yeni anonsta sayının 10.000'e ulaştığı söylendi.
Bu nedenle biraz itiş kakışla görevlileri biraz zorladığımız doğrudur :)
Derken biz şanslı kısımdaydık ve sıra bize geldi.
Meydana sayılarak alındık.
Her kısımdan bir görevli sorumluydu.
Elimize kırmızı bir numara kağıdı verdiler ve yerimizi gösterdi görevliler.
Meydanda yere daha öncesinde numaralar yerleştirmişler.
Sırtımız mozoleye dönük, yerdeki numarayı ayaklarımızın arasına alacak şekilde durmamız söylendi.
Bizim yerimiz Atatürk'ün alnının en önünde bulunan saçlarının olduğu kısımdı.
Bu şekilde insanları küçük gruplar halinde alarak, portrenin tamamına yerleştirdiler.
Yerleştirme işlemi 15:30'a kadar sürdü.
Ağustos sıcağında ve güneşin altında.
Görevli askerlerimiz bize sık sık su getirdiler.
Ara sıra fenalaşanlar oldu, onlar için de ambulanslar bekliyordu.
Bekleyiş sırasında bandomuzla birlikte bir kaç defa bağıra bağıra 10. Yıl marşını, İzmir marşını, dağ başını duman almışı söyledik, Andımızı okuduk.
Sesimin kısıklığı bu yüzden :D
Bize dağıtılan su şişelerinin kapaklarına delikler açan ve kendi başına serinlemeyi içine sindirmeyen arkadaşlar, teyzeler belirdi içimizde.
Birden havadan sular dökülüveriyordu üzerimize ve harika hissettiyordu birden.
Askerler defalarca nöbet değiştirdi.
Her birini coşkuyla alkışladık.
Üzerimizden uçan helikoptere ve insansız kameraya yelpazelerimizi salladık.
Bir ara, herkesin siyah giyerek giyerek katıldığı etkinliğe, yazın ortasında beyaz ceket giyerek gelmiş olan bir muhabir belirdi.
Mozole merdivenlerinden insanları kışkırtan hareketlerde bulunmaya başladı.
Öğrendik ki Beyaz Tv muhabiriymiş.
Bütün alan "dışarı dışarı" diye bağırmaya ve yuhh lamaya başladı.
1-2 kişi yaklaşıp iteledi.
Bu hoş bir kare olmadı tabi ki.
Haber bültenlerinde nasıl aktardıklarını izlemedim ama fazlası yok emin olun!!
Saat 15:45'te fotoğraf çekimi başladı.
Herkes farklı renkteki kıyafetini, şapkasını çıkararak, portre moduna geçti.
Üzerimizde fotoğraf çekecek olan helikopter belirdiğinde saygı duruşu başlatıldı.
Saygı duruşu bittiğinde, gördüğünüz o fotoğraf çekilirken, bizler hep bir ağızdan İstiklal Marşımızı söylüyorduk.
Son olarak, Guinness'in bir isteğini yerine getirdik.
Herkes, kollarını kaldırarak, gökyüzüne doğru parmakları ile kalp işareti yaptı ve 5 dakika boyunca o şekilde kaldı.
Kolları havada tutmak için 5 dakika oldukça uzun bir süreymiş.
Kolları havada tutmak için 5 dakika oldukça uzun bir süreymiş.
Kollarımız ağrımaya başladı.
Son 20 saniyede hep bir ağızdan geriye doğru saymaya başladık.
Ve "bitti" anonsu geldi.
Tüylerin diken diken olduğu andı bu!!
Saat 16:00'ya yaklaşırken
Atatürkümüzü
Guinness rekorlar kitabına taşımış olmanın gururuyla son bir kez daha 10. Yıl Marşımızı söyleyerek çıkış kapımıza yürüdük.
Yelpazeme her bakışımda aynı gururu yeniden hissediyorum.
Ve işte muhteşem sonuç:
Dünyanın en büyük Atatürk portresi
26 Ağustos 2014
Anıtkabir, Ankara
Gözlerim dolu dolu okudum yazıyı....Bende orada olmayı çok isterdim.
YanıtlaSilÇocuklarınıza anlatacak çok gurur verici bir durumun parçası olmuşsunuz. Tebrik ederim.
Ne mutlu size Ne mutlu Türküm diyene....
Teşekkür ederim.
YanıtlaSilBenim bile hala fotoğraflara bakarken tüylerim diken diken oluyor.
Böyle organizasyonların daha fazla yapılması lazım, hem de içinde bulunduğumuz şu günlerde..
çok duygulandım ailece orada olmak isterdim çok onurlu gurur verici tablo çok tebrik ederim ATAM rahat uyusun kalpler onun için atıyor ne mutlu orada bulunanlara ne mutlu Türküm diyene....
YanıtlaSilHarikasınız, boğazım düğümlendi okurken. Ne büyük bir gurur, umutlandırdınız, yüreklendirdiniz, iyi ki varsınız.
YanıtlaSil