22 Haziran 2012 Cuma

Takıntılı Mim

Sevgili Kuul'umsu takıntılarımı var mı diye sormuş.
Olmaz mıı?
Doğru yere geldin arkadaşım, geç otur yorulursun :)

Başlayayım mı?


Sabah erken kalkılacaksa sadece saatim çaldığında kalkarım.
Saat çalmadan biri de uyandırsa, kendim de uyansam mümkün diil.
O saat çalacak.
Saatin kurulması da küsüratlara denk getirilir: 07:02, 07:17, 06: 42.
2 dakika daha uyku hayat kurtarır.


Yaz zamanı gündüz dışarı çıkılmışsa ve bi yere oturulmuşsa en büyük sıkıntı "ne içicem ben" olur.
Asitli içeceklerle hiç aram yok.
Küçüklüğümden beri sevmem onları.
4 yaşındayken kola içmeye çalıştığımda yüzüme sıçrardı kolanın asidi, sinir olurdum.
Meyve suyu falan da sevmem.
Tazeyse olur.
Bütün yaz ice tea içmekten bi süre sonra fenalık gelir.
Her yerin limonatası da güzel olmaz..
Ben su alayım diyince de niyeyse garson bozulur.
Sevmiyorum napiim.


Eve gelince ilk iş kıyafet değiştirilecek.
Hele de yazın.
Daha salonda çıkarılır o üstteki.
Ve dışarıda giyilen tshirt, çorap, eşofman kesinlikle evde giyilmeyecek.
Hangisini kirletmemeye çalışıyorum, bak ondan emin diilim.


Temizlik diyince evde akan sular durur.
Yerde toz görmeyeyim, bütün psikolojim alt üst olur.
Duvarlar üzerime üzerime gelir.
Yeni temizlenmiş evim kadar beni mutlu eden birşey daha yoktur.
Temizlik yaparken Zeyna'ya dönüşerek, tüm kanepeleri altını temizlemek için tek elimle kaldırmış, insana dönüştüğümde de bel ve kas ağrısından o altı mis gibi kanepenin üzerine yığılmış olsam da yaşasın temiz evimdir!


Simetri takıntım yok.
Ama duvarda yamulmuş tablo, çerçeve takıntım var.
Bi düz dursunlar nolur!
Hayır, ben düzeltmek için kalktığımda da durmaz, daha da bi yamulurlar nedense..


Sevdiğim insanlara isimleriyle hitap edememe takıntım var.
Zaten olur da isimlerini söyleyecek olursam tüyleri diken diken oluyor.
"Naptım?" diyorlar.
Bir tek kızgınken ve ciddi birşey konuşurken isimleriyle hitap ediyormuşum.
Özellikle yapmıyorum aslında.
Bana da sevdiğim insanlar Tuğba demesin isterim.
Başka bişey desinler.
Ne bileyim, öyle bi resmiyet giriyo sanki aramıza.
Tanımadığım birinin bana "canım" demesine sinir olurum.
"Nerden canın oluyorum ben senin" demek isterim, ama çoğunlukla susarım..


İLk defa kaldığım bi evde ilk gece asla uyuyamam.
Döner döner dururum..


Yanımda biri varken telefonda konuşamam ya da biraz resmi konuşurum.
En yakın olduğum insan da olsa yanımdaki, en alakasız, kıytırık konu da olsa telefondaki.
Fakat kalkıp konuşursam da yanımdaki insan alınır ya da samimiyetimden şüphe eder diye düşünüp kalkamam.


Yeni tanıştığım insanların burcunu öğrenme takıntım var.
Burcunu bilmezsem kaosa düşmüş gibi hissediyorum.
Tamam herkes aynı diildir ama en azından kabaca, sınırlarını belirleyen bi bilgidir bu.


Önemli bi işe başlarken birşey ters giderse mutlu olurum.
Gitmezse kendim birşeyi ters çeviririm.
Hiç bişey yapamadım, "kazara" tırnağımı kırarım.
"Başlangıçta atlatırsak ters gitme faslını, sonrasına birşey kalmaz"dır düşüncem.
Ama öyle oluyo, gülmeyin lüfen..


Renk uyumu benim için hayati bi konudur.
Bir kere kazağım ve çorabım aynı renk olmaldır.
Buna saatim, küpelerim varsa başka şeyim eşlik etmelidir.
Ama çoraplarım kesinlikle üst giysimle aynı renk olacak.
Olur da sonradan kıyafet değişmeye karar verdim ve çoraplarımı değiştirmeyi unuttumsa o gün korkunç bi gün olur.
Hayır, iş yerinde ayakkabılarımı çıkarmıyorum, ne ilgisi var?
Kimse görmeyebilir ama ben hatırlıyorum..


Bir de karşılık bekleme takıntım var.
Seni aradım, sana bişey talep ettim ya da ben mi başlattım muhabbeti, hadi ikinci de benden, üçüncü de olsun.
Ama dördüncü de sen yapacaksın.
Yoksa düşünmeye başlıyorum: sanırım beni sevmiyor, benimle konuşmak istemiyor, benden hiç hazzetmiyor.. benden nefret ediyora kadar gidebilirim
Küçükken yoktu bu, sonradan edindim.


Ve son olarak, kanlı canlı yaşayıp gördüğüm takıntım hastaneler.
Kokusu zaten hep mide bulantısına sebep olurdu.
Ama herşey bi yana yemek bi yana zihniyetinde olan bi insan olarak hastanede yemek yiyemiyormuşum ve hastaneden gelen herşeyi, üzerimde bulunan giysiyse makineye, bardak vb bişeyse çöpe atıyormuşum.


Tamam yeter bu kadar.
O kadar da zor biri diilim yaa, abartmayın :))


Maviumut  (eğer cevaplamadıysan) söyle bakalım senin takıntıların neler?


Mimleyene not: Mutluluk mimini unuttum sanma. Onu sona saklıyorum..

6 yorum:

  1. nedense okuduğumda hissettim mimlendiğimi:)
    zevkle,en yakın zamanda cevaplıyorum.teşekkürler..

    YanıtlaSil
  2. hahaha! :D mimleyen mesajı aldı. anlaşıldı. tamam :)

    yaa dur hangisinden başlıyım, heycan yaptım :D

    şimdiii şu içecek bi'şey bulamama var yaa, heh aynından bende de var. asitli ben de içemiyorum, sevmiyorum. ama her gittiğimiz yerde baştan sona o menüyü inceliyorum. herkes kararını veriyo sona ben kalıyorum. kemküm üç beş laf ediyorum sonra "ben bi sade soda alıyım" diyorum. bu fix ama. sade soda ne yaa, bunun için mi inceledin o kadar söylemlerini anlatmıyorum. her seferinde aynı şeyi yaşamamızı da anlatmıyorum. tamam.

    aay bende de var o, ama benim mantık şey sanki, hani evde giyersem o sanki dışarda giyilebilicek kategoriden çıkıyo gibi geliyo. evde giymeye kadar düşmüş gibi. ondan :D

    sen temizliğe bize gelsene yaa, noluuur?? :)

    benimde ilk kaldığım evde gördüğüm rüyayı hatırlama takıntım var. güya evlenceğin insanı görücen ya da gerçek olucak falan. batılım çok :)

    burç konusunda ben de ben de diyorum bağırarak. kafayı yiycem bigün burçlarla :D

    çorap kazak uyumunu ben de seviyorum da ı ıh takıntı halinde değilmiş benimki :) ayrıca kan görünce psikolojik olarak acı algılıyorum ben. bakamam "kanıyo mu onu söyle" derim, kanıyosa ağlarım :) yani küçükken öyle yapardım şimdi bağırıp yaygara yapıyorum :)

    aaay ne takıntılıymışız yahu! of yoruldum! şiştim! öptüm! :)

    YanıtlaSil
  3. karşılık bekleme bende de var da hemen ordan çaktım :)

    bir terazi burcu bir terazi burcunu dakkası tanır :)

    YanıtlaSil

söyleyecek bir şeyin vardır mutlaka

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...